< < Önceki Sayfaya Dön
Mineli Selçuklu Armalı Ve Osmanlı Tuğralı Gümüş Yüzük
Mineli Selçuklu Armalı Ve Osmanlı Tuğralı Gümüş Yüzük
SELÇUKLU ARMALI VE OSMANLI TUĞRALI YÜZÜK

Mineli Selçuklu Armalı Ve Osmanlı Tuğralı Gümüş Yüzük (KAR00159)

Marka : Vav Gumus
İndirim Oranı : %19 İndirim
Fiyat : ₺1.600,00(KDV Dahil)
İndirimli : ₺1.299,90(KDV Dahil)
₺122,82 'den başlayan taksitlerle
Yerli

Maden                      925   Ayar Gümüş
Ağırlık        7,50 Gram
Maden Rengi   Gümüş
Taş Rengi   Yeşil
Taş Cinsi   Mine
Tema   Osmanlı
Garanti Süresi (Ay)   24
Stok Kodu   KAR00159

OSMANLI ARMASI’nın ANLAMI

Osmanlı arması, 19. yy.'da tasarlanmış ve son hali, 17 Nisan 1882'de Sultan II. Abdülhamit tarafından yürürlüğe konmuştur. Devlet armasından önce, padişahların tuğraları devlet nişanı yerine geçmekteydi.

 

1.      1-Tuğranın etrafındaki güneş motifi, padişahın güneşe benzetilmesinden ileri gelir.

2.      2-II. Abdülhamit'in tuğrası

3.      3-Sorguçlu serpuş: Osman gaziyi ve tahtı temsil eder.

4.      4-Yeşil Hilafet sancağı 

5.      5-Süngülü tüfek: Nizam-ı Ceditle birlikte Osmanlı ordusunun asıl silahı olmuştur.

6.      6-Çift taraflı teber

7.      7-Toplu tabanca 

8.      8-Terazi: şeşper ve asaya asılıdır, adaleti temsil eder.

9.      9-(Üstte) Kuran-ı Kerim. (Altta) Kanunnameler.

10.  10-Nışan-ı al-i imtiyaz: Devlet adına faydalı işlerde bulunmuş ilim adamları, idareci ve askerlere veriliyordu.

11.  11-Nışan-ı Osmani: Sultan Abdülaziz Han tarafından 1862'de ihdas edilmiş olup, devlet hizmetinde üstün başarı sağlayanlara verilirdi.

12.  12-Asa ve şeşper

13.  13-Çapa, Osmanlı denizciliğini temsil eder.

14.  14-Bereket boynuzu

15.  15-Nışan-ı iftihar

16.  16-Yay

17.  17-Mecidi nişanı 

18.  18-Borazan, modern mızıka takımının kullandığı çalgı aletidir.

19.  19-Şefkat nışanı, 1878'de II. Abdülhamit Han tarafından ihdas edilmiş olup; savaş zamanında, büyük afetlerde devlete, millete hizmet eden kadınlara verilirdi.

20.  20-Top gülleleri (Bazı armalarda bulunmuyor)

21.  21-Kılıç

22.  22-Top, topçu ocaklarını temsil eder.

23.  23-El siperlikli tören kılıcı: bu kılıç klasik Türk kılıcı olmayıp, o devirdeki subaylar tarafından kullanılırdı.

24.  24-Mızrak.

25.  25-Çift taraflı teber, orduda üst düzey görevliler tarafından üstünlük sembolü olarak kullanılmıştır.

26.  26-Tek taraflı teber (balta)

27.  27-Bayrak

28.  28-Osmanlı sancağı

29.  29-Mızrak: Son dönem mızraklı süvari alayları.

 

30.  30-Kalkan, Ortasında stilize edilmiş bir güneş motifi var. 12 yıldız: Rivayete göre bu 12 yıldız 12 burcu temsil eder. Güneş bu burçlar üzerinde hareket eder.

OSMANLI TUĞRALARININ ANLAMI

Oğuzca Tuğrağ olup, Anadolu lehçesinde (ğ) söylenişinde zorluk olduğu için direk “Tuğra” olarak söylenerek yaygın hale gelmiştir. Padişahın basılmış şeklinde olan imzasına denilmektedir. Farsça olarak nişan “işaret” anlamına, Arapçası tevki yani “iz bırakma” anlamına gelmektedir. Büyük Selçuklular da ve Anadolu Selçukluları’nda tuğraların varlığına rastlanmaktadır. Şekil şeklinde olanları Osmanlı Devleti’nde ve Anadolu beyliklerinde görülmektedir.

Büyük Selçuklular’dan Eyyubilere ve oradan da Memlüklüler’e geçen tuğrada hükümdara ve babasına ait isim aşırı derecede harf uzantısı ile yer almaktadır. Anadolu beyliklerinde en eski tuğra Saruhan oğlu İshak bey’e ait 1374 tarihli gümüş paralarında yer almaktadır.

Osmanlı tuğrası padişahın isminin ve lakabının bulunduğu, yer aldığı imzaya denilmektedir. Aynı zamanda padişahın ve babasının ismi yer almaktadır. İlk olarak Orhan Gazi tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Tuğrada sadece Orhan Bin Osman şeklinde ifade yer almaktadır. Bu tuğra ilk olarak 1324 ve 1348 tarihinde kullanılmıştır. Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Bey’e ait tuğra olmadığından 36 padişah arasından sadece 35 padişaha ait tuğra bulunmaktadır. Tuğralar arasında en iyi şekilde tasarlanmış olanı II.Abdülhamid’e ait tuğra kabul edilmektedir. Burada sizlere osmanlı tuğrasının özellikleri, manası, resmi, içinde ne yazıyor, çizimi, resmi, sırrı, türkçe anlamı anlatılmıştır.

 

 

Osmanlı tuğrasındaki sembollerin anlamları;

Sere (Kürsü): Tuğranın en altında bulunur, asıl anlamın bulunduğu bölüme verilen isimdir. Burada padişahın ismi, babasının ismi, sahip oldukları ünvanlar, el-muzaffer daima duası bulunur.

Beyzeler: Tuğranın sol tarafında yer alan ve iç içe iki kavisli bölüm kısımından oluşan yerdir.

Tuğ’lar: Tuğranın üstünde yer alan “elif” harfi şeklindeki yukarı doğru uzanan uzantılara denilmektedir.

Zülfe: Tuğların yanında yer alan flama şeklinde kavislere denilmektedir.

Kollar(Hançere): Beyzeleri takip eden şeklinde paralel uzantılara denilir. Padişahların sağ üst köşelerinde “mahlas” şeklinde sıfatı da yer almaktadır.

 

Osmanlı Tuğrası’nın Kullanıldığı Yerler

Tuğranın büyüklüğü yazılan yazının ve belgenin içeriğine göre değişkenlik göstermektedir. Büyüklüğe bağlı bir uyum içerisinde yer alırdı. Tuğralar her zaman belge ve evrakların başında yer almaktadır. Hiçbir tuğra sonda yer almaz. Tuğraların sağ taraflarına çiçek deseni ve mahlas yazma sonraları ortaya çıkan bir durumdur.

Hiçbir Osmanlı tuğrası birbirine benzemez. İlk tuğra olan Orhan Gazi’ye ait olan olan tuğra diğer tüm tuğralara örnek olarak esinlenilmiştir. Zamanla arma şeklini alan tuğralar artık para, pul, evrak, senet, çeşme, cami, resmi daire, donanma, saray gibi birçok yerde yerini alarak kullanılmaya başlanarak devam etmiştir.

Tuğralar beylikler aracılığıyla Osmanlı Devleti’ne geçmesinden yıkılmasına kadar çeşitli yerlerde kullanılarak hat sanatında sanatsal bir kol haline gelerek, bugün birçok sanatsal faaliyetlerde yer alarak devam etmektedir. Hattatlar en güzel Osmanlı tuğrasını çıkarmak için kıyasıya uğraşmışlar ve içinde Kuran’ı Kerim’den ayetler, dualar, hadisler geçen tuğralar ortaya çıkmıştır.

 

Hat sanatının bir parçası olarak yıllardır bu sanatla birlikte günümüze kadar çizilerek gelmiştir. Osmanlı Hükümdar’ının yanı sıra şehzade, vezir-i azam, vezir, beylerbeyi, sancakbeylerinin devlet işlerinde kullanması için tuğra yerinde geçen pençe diye adlandırılan imza yerine geçen alametler kullandıkları görülmektedir. Pençe dediğimiz imzalar ile tuğra arasında ki en büyük fark tek ve çift kavisdir. Pençlerde tek, tuğralarda ise çift kavis yer almaktadır. Bugün birçok sanatsal tablo çalışmalarında yerini almış olan tuğralar, en güzel şekli ile göz zevkine hitap edecek şeklinde çizilmektedir.

 

Osmanlı tuğralarının diğer isimleri şu şekildedir; “alamet-i şerife”, “misal-i hümayun”, “tuğray-ı meymun”, “mekan-ı hakani”, “tuğray-ı garra”, “tevk-i ref-i hümayun”, “tevk-i hümayun”, “tevki-i refi”, “nişan-ı şerif-i alişan-ı sultan-i”, “tuğray-ı garray-ı sami”, “nişan-ı hümayun”, “misal-i meymun”, “nişan-ı şerif-i alişan-ı”

MİNE NEDİR VE MİNE SANATI 

Mine çok zarif bir bezeme biçimidir. Mine bezeme ve mine minyatür sanatı yüzyıllardır bilinen ve yapılan bir el sanatı dalıdır. Yüzeyleri mineyle bezeme sanatı olan "mine işi" büyük bir ustalık ve özen gerektirir; çünkü mine genellikle çok kolay kırılır. En eski minelerin çoğu kırılıp kaybolmuş olduğu için eski, ünlü sanatçıların yapmış olduğu mineler günümüzde çok ender ve değerlidir.

Günümüzde bu tür mine işi ender yapılmakta, kulüp ve okul rozetlerinde, nişanlarda, saç fırçası ve el aynalarının arka yüzlerinde kullanılmaktadır. Kuyumcu mineleri, levha ve rozetlerde sanayide ve kuyumculukta kullanılır. Metal üzerine figüratif resim ve manzara kompozisyonları yapımında beğenilen bir yöntemdir.  

Mine, metal bir yüzeyin sert ve parlak bir cam katmanla kaplanmasıyla elde edilen bir bezeme biçimidir. Mine yapmak için çok sıcak bir fırında özel bir ısıtma işlemi uygulanarak metal ile cam kaynaştırılır. Dişlerin dış yüzeylerini kaplayan sert ve parlak dokuya da diş minesi adı verilir. Mine sanatı altın, gümüş ve bakır gibi değerli metallerin mine boyalarıyla süslenmesi temeline dayanmaktadır.

Mine, metal nesnelerin parlak kırmızı hale gelen yüksek sıcaklıkta çeşitli maddelerin eritilerek birleştirilmesiyle camsı bir yüzey olacak şekilde kaplanmasıdır. Mine,  Soda, Boraks, Silisyum, Kurşun Oksit karışımından oluşur. Mine renksiz ve saydam bir camdır. Mineye rengi veren metal oksitlerdir.  Mine, temel olarak renksiz cam ile metal oksitlerin bileşiminden oluşur. Renk veren oksitler tek başlarına veya değişik oranlarda kullanılarak çeşitli renkler meydana getirir. Frit ya da Flux olarak isimlendirilen temel cam maddelerinin oranı ile metal oksitlerin oranı minenin ısı altındaki sertlik ve Parlaklık durumlarını belirler. Kurşun, potasyum ve soda minenin sertliğini, parlaklığını veya yumuşaklığını belirler. Borax cam ile metal oksitleri birbirine karıştırıp parçaların oluşumunu sağlar. Borax, potasyum ve soda, minenin esnekliğini kontrol eder. Fazla Borax esnekliği azaltır, daha fazla soda ya da potasyum ise esnekliği arttırır.[2] Bu denge kurulamazsa mine metal ile kontak kuramayacak ve çatlayacak ya da atacaktır.

 

MİNE SANATI KISA TARİHÇESİ 

Mısırlılar, önce toprak kaplar üzerinde bir çeşit mine yaptıkları daha sonraları da firuze, lacivert, mor ve zümrüt yeşili minelerle bezeli altın takılar ve mücevherler imal ettikleri bilinmektedir. Eski Yunanlılar da mine işini öğrenmiş ve bazı heykelleri mineyle süslemişlerdi.

Bizans sanatında (İncil Kapakları, kutular, haçlar, ikonalar ve ikona çevreleri) İslam sanatında El-Biruni'nin yapıtlarında mine tekniğine ilişkin bilgilere rastlanmaktadır. Mine sanatındaki en erken İslam Eserleri Fustat'ta bulunmuş olan  Fatimiler döneminden kalma, altından yapılmış mücevherlerdir. İspanya'da Kurtuba'da (Cordoba), Medinet üz-Zehra'da da Fustat'dakilere benzer mineli mücevher ele geçmiştir. (11.-12.yy'lar). Artuklu Emiri Rüknettin Davut için 12.yy'da hazırlanan bir bakır tas mine sanatının güzel örneklerindendir. Osmanlı döneminde mine tekniği özellikle 17.yy'ın ikinci yarısında yaygınlaşmıştır. 

Rönesans döneminde Avrupa'da yapılan mine minyatürler yapılmış,  bu dönem sanatçıları beyaz mine zemin üzerine metal oksitleriyle boyanmış ve üzeri saydam bir mineyle kaplanmış portreler yapmışlardır. Londra'daki Victoria ve Albert Müzesi'nde çok güzel bir mine koleksiyonu vardır.

cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR