BOZKURT
DESTANI
Bozkurt Destanı, Çin kaynaklarında kayıtlıdır ve iki
ayrı söyleniş biçimi vardır. Ama bu ikisi arasında pek az fark vardır.
Birinci Söyleyiş;
Hun Ülkesinin kuzeyinde So adı verilen bir ülke vardı.
Burada, Hunlarla aynı soydan olan Gök Türkler otururdu. Bir gün Göktürkler So
Ülkesinden ayrıldılar. Bu sırada başlarında Kağan Pu adlı bir yiğit vardı.
Kağan Pu'nun on altı kardeşi bulunuyordu. On altı kardeşten birinin annesi bir
kurttu.
Annesi Göktürklerce en kutsal yaratıklardan biri
olarak bilinen ve böyle kabul edilen bir kurt olduğu için delikanlı, rüzgârlara
ve yağmura söz geçirir, bu iki kuvveti buyruğu altında tutardı.
Bununla beraber, So Ülkesindeki yurtlarından ayrılan
Göktürkler düşmanlarının baskınına uğradılar.
Bu baskında düşmanlar bütün Gök Türkleri yok ettikleri
gibi on altı kardeşten sadece birisi kurtulabildi. Kurtulan delikanlı annesi
kurt olan idi.
Bu delikanlının da, birisi yaz diğeri de kış ilâhının
kızı olan iki karısı vardı. Baskından sonra her ikisinden ikişer oğlu oldu.
Zamanla kalabalıklaşıp çoğalan halk, çocuklardan en büyüğünü kendilerine Hakan
seçtiler; o zamanki adı Göktürk dilinde değildi. Hakan seçilir seçilmez
Göktürkçe olmayan bu adını bıraktı ve Türk adını aldı.
Ondan sonra Türk on kadınla evlendi, birçok çocukları
oldu. İçlerinden Asena adını taşıyan biri hakanlık tahtına geçince boyun adı da
Aşina oldu.
İkinci Söyleyiş;
Hunların bir boyu olan ve adına Aşina denilen Türk
boyu Hazar Denizinin batı taraflarında yerleşmişti. Türklerin ilk atası olarak
biliniyordu. Rahat ve huzur içinde otururlarken bir gün ansızın düşmanların
baskınına uğradılar. Baskının sonunda kimse sağ kalmadı.
Her nasılsa küçücük bir çocuk bu baskından sağ kalmış
bir köşeye sığınmıştı. Düşmanlar onu da gördüler. Fakat, cılız ve küçük bir
çocuk olduğu için kimse ondan korkmadı ve ona aldırmadı. Hattâ içlerinden
acıyanlar bile çıktı. Ama düşman yine de her ihtimali düşünüp, çocuğu
öldürmektense kolunu bacağını kesip orada öylece bırakmayı uygun gördü;
düşündükleri gibi yaptılar.
Kolunu bacağını kesip, yan ölü hâle getirdikleri
çocuğu alıp bataklıkta bir sazlığa attılar; bırakıp gittiler.
O sırada, nereden çıktığı bilinmeyen bir dişi Bozkurt
göründü, geldi, çocuğu emzirdi. Yaralarını yalayıp iyi etti. O günden sonra da,
avlanıp getirdiği yiyeceklerle çocuğu besleyip büyüttü, gücünü kuvvetini
arttırdı.
Zamanla Bozkurt'un beslediği çocuk gürbüzleşti.
Günlerden sonra bir gün, baskın yapıp Aşina soyunu yok
eden düşman başbuğu, kolunu bacağını keserek sazlığa attıkları çocuğun
yaşadığını öğrendi. Adamlar gönderip durumu öğrenmek, sağ kaldı ise öldürtmek
istedi.
Düşman başbuğunun gönderdiği asker geldiğinde, kolu
bacağı kesik gencin yanında bir dişi Bozkurt gördü. Dişi Bozkurt tehlikeyi
sezmişti, dişleriyle genci yakaladığı gibi denizin öte yanına geçirdi; orada da
durmayıp Altay Dağlarına doğru götürdü. Orada, her tarafı yüksek dağlarla
çevrili bir yaylada bir mağaraya yerleştirdi, onunla evlendi; on oğlan doğurdu!
Mağaranın bulunduğu yayla yeşillikti; serin gür
suları, meyve ağaçlan, av hayvanları vardı. Oğlanlar orada büyüdüler, orada
evlendiler. Her birinden bir boy türedi. Bunlardan birinin adı da Asine boyu
idi.
Aksine, kardeşlerinin içinde en akıllı, en gözü pek,
en yiğit olanı idi. Bu yüzden Türk Hakanı o oldu.
Soyunu unutmadı. çadırının önüne her zaman, tepesinde
bir kurt başı bulunan bir tuğ dikti.
Aradan çok yıllar geçti. Aşina boyuna Asençe adlı bir
başka yiğit hakan oldu. Bunun zamanında ise Aşine boyu, bulundukları yerden
çıkıp daha güzel yurtlara yerleştiler.