Hasbiyallahu ve ni’mel vekil nimel Mevla ve ni’me’n
nesîr.
Bu dua ile ilgili olarak Hz Peygamber şöyle demiş:
“Sizden herhangi biriniz, büyük bir hadise (olay) ile (elem-keder, dert-bela,
düşman ile karşılaşma gibi) ‘Hasbünallâhü ve nîmel vekil’ duasını okuyunuz.
Cenâb-ı Allah, düşmüş olduğunuz belâyı sizden uzaklaştırır.” yüzüncüde,
“Ni’me’l’Mevlâ ve ni’men’nasîr” diye ilave ediniz.
Konuyla ilgili bir ayet meali şöyledir:
“Onlar ki; bir takım kimseler kendilerine; düşmanlarınız
sizin için kuvvetlerini topladılar, onlardan korkun, dedikleri zaman bu haber
onların imanını artırır da; Allah bize kâfidir. O ne güzel Vekîl'dir, derler.”(Al-
İmran, 3/173)
Buhârî’nin Abdullah İbni Abbas radıyallahu
anhümâ’dan naklettiği bir rivayette Abdullah şöyle demiştir:
Ateşe atıldığı zaman İbrahim aleyhisselam’ın son
sözü:
“Allah bana yeter, o ne güzel vekildir.” demek
olmuştur. (Buhârî, Tefsîrû sûre (3), 13)
Büyük sahabi Abdullah İbni Abbas’ın bu beyanlarından,
tevekkülün en kısa ve kesin ifadesi olan “hasbünallahu ve ni’mel
vekîl” sözünü Hz. İbrahim ve Hz. Peygamber’in en kritik anlarda söylemiş
olduklarını öğrenmekteyiz.
Hadiste söz konusu olan olayların ilki Hz. İbrahim’in,
Nemrut tarafından mancınıkla ateşe atılmasıdır. İkincisi de İslâm tarihinde
“Bedr-i suğra” (Küçük Bedir Savaşı) diye bilinen hadisedir. Her iki olaya da
Kur’an-ı Kerim’de işaret buyurulmaktadır.
İbrahim aleyhisselâm’ın ateşe atılma olayı
Kur’an-ı Kerîm’de tafsilatlı bir şekilde anlatılmaktadır. (Enbiyâ, 51-70)
Ta baştan beri Allah’a tam bir güven içinde bulunan
Hz. İbrahim en son anda, ateşe fırlatılırken de aynı itminan ve güven ile “Allah
bana yeter, ne güzel vekildir O!” teslimiyeti içinde sadece Allah’tan
yardım beklediğini dile getiriyordu. Sonuç ise, gerçek tevekkülün akıllara
hayret veren mutlu sonu idi: Kızgın ateşin serinlik veren bir ortama
dönüşmesi. Çünkü Allah her şeye kadirdir. Mesele Ona güvenmektedir.
Ebu Hüreyre (r.a.) den rivayetine göre, o şöyle dedi:
Rasûlullah (asm) “Büyük bir işe, musibete uğradığınızda “Hasbunallah
ve ni'mel-vekîl” deyiniz” buyurdular.
Bu şekliyle bu hadis, garip bir hadistir. (bk. İbn
Kesir, Al-i İmran 173. ayetin tefsiri)