SELÇUKLU
Tarihte onlar sadece Türklerin değil tüm dünyanın geleceğine yön verenlerdendi...
1071 ( 26 Ağustos 1071 Malazgirt Savaşı - Sultan Alparslan )
1302 ( Osmanlı'nın Kurtuluşu / Osman Gazi )
1453 ( 29 Mayıs 1453 İstanbulun Fethi / Fatih Sultan Mehmet Han )
1516 ( Mercidabık Savaşı / Yavuz Sultan Selim Han )
1526 ( 29 Ağustos 1526 Mohaç Meydan Muharebesi / Kanuni Sultan Süleyman Han )
1538 ( 28 Eylül 1538 Preveze Deniz Zaferi / Barbaros Hayreddin Paşa )
1915 ( Çanakkale Zaferi )
1922 ( Türk Kurtuluş Savaşı / Mustafa Kemal Paşa )
İz Bırakanlar konulu yüzüğümüzde, Selçuklu motifleri ve ilk Türk Atası Oğuz Kağan'ın mührünü
işlediğimiz, gravür ve yarı değerli taşlarla bezediğimiz tasarımı siz değerli koleksiyonerlere sunmaktayız.
BÜYÜK
SELÇUKLU DEVLETİ
Oğuzların Kınık boyundan olan Türklerin kurduğu Büyük
Selçuklu İmparatorluğu’nun ilk hükümdarı Tuğrul Bey oldu. Dandanakan Savaşı
sonrasında Gaznelileri yıkılış sürecine sokan Selçuklular kuruluşlarını bu
savaş ile resmen gerçekleştirdiler. Selçuklular Anadolu’ya ilk akınlarını
Tuğrul Bey döneminde yaptılar. Anadolu’ya yaptıkları akınlar sonrasında
Bizanslılarla ilk kez karşı karşıya geldikleri Pasinler Savaşı’nı
gerçekleştirdiler. Bu savaştan galibiyetle ayrılan Selçuklular’ın Anadolu’ya
akınları yoğunlaştı. 1055 yılında Tuğrul Bey’in Abbasi Halifesi’ni koruma
altına alması sonucu ona “sultan” unvanı verildi. Çağrı Bey ve Tuğrul Bey’in
ölümünün ardından tahta Sultan Alpaslan geçti. Sultan Alpaslan 1071 yılında
yapılan Malazgirt Savaşı’nda Bizans İmparatoru Romen Diyojeni yenerek Türklere
Anadolu’nun kapılarını açmış oldu. Sultan Alpaslan ölünce yerine oğlu Melikşah
geçti. Melikşah Büyük Selçuklu Devleti’ne en parlak dönemini yaşattı.
Melikşah’ın ölümünden sonra devletin gücü giderek zayıfladı. Selçuklu
ailesinden Süleyman Şah’ın kurduğu Anadolu Selçuklu devleti bağımsızlığını ilan
etti. Büyük Selçuklular'ın son hükümdarı Sultan Sencer oldu. Karahitaylar ile
yaptığı savaş sonrasında devlet yıkılma sürecine girdi.
Selçuklular’da devlet hazinesinden faydalanan zümreler
dışında kalan bütün halk reâyâ diye adlandırılıyordu. Reâyâ vergi ödemek,
devlet otoritesine ve onu temsil edenlere itaat etmekle mükellefti.
Selçuklular, İslâm dünyasının siyasî liderliğini ele aldıktan sonra iç
politikada Şiî Fâtımîler, dış politikada Bizanslılar’la mücadele etmeyi temel
ilke kabul etmişlerdi. Şiî Fâtımîler’e karşı Sünnîliğin hâmisi olmuşlardı ve
Sünnîlik ülkenin her yerinde gelişip yayılmıştı. Türkler’in büyük çoğunluğu
gibi Selçuklu sultanları da Sünnîliğin Hanefî yorumunu tercih etmişler ve bu
konuda son derece titiz davranmışlardı. Selçuklular, Anadolu’yu Oğuz
Türkleri’nin vatanı yapmışlardı. Getirdikleri siyasî istikrar ve uyguladıkları
âdil idare sayesinde Selçuklu hâkimiyeti altındaki İran, Irak, Suriye ve
Anadolu sosyal ve ekonomik açıdan ileri bir duruma yükseldi. Anadolu’nun İslâm
dünyasına katılması ve Selçuklular’ın ticarî politikalarıyla Karadeniz’in
kuzeyindeki ülkelerin ticaret yolu açıldı, İpek Yolu ticareti çok gelişti.
Anadolu’dan, Horasan’dan ve Irâk-ı Acem’den Kirman’a gelen kervanlar mallarını
Kirman limanlarından Hindistan, Çin ve diğer yerlere götürüyordu. Sünnîlik,
İran’da Selçuklular sayesinde hâkim bir mezhep durumuna geldi. Selçuklular,
çeşitli şehirlerde medreseler inşa ederek ve âlimlere değer vererek ilmin ve
kültürün gelişmesinde önemli rol oynadı.
Kaynakçalar
Sümer, Faruk, Selçuklular(Tarih), Diyanet İslam
Ansiklopedisi, 2009, c.36, sf.365-371
Özgüdenli, Osman Gazi, Selçuklular(Sosyoekonomik
ve Kültürel Hayat), Diyanet İslam Ansiklopedisi, 2009, c.36, sf.371-375
Ahmet Yaşar Ocak, Diyanet, Selçuklular(Dini,
İlmi, Fikri ve Tasavvufi Hayat), Diyanet İslam Ansiklopedisi, 2009, c.36,
sf.375-377
KEHRİBAR veya AMBER
Çağlar öncesinde çam ağaçlarından sızmış reçinelerin taşıllaşmasıyla oluşmuş, süs eşyası yapımında kullanılan, açık sarıdan kızıla değin türlü renklerde olabilen, kolay kırılabilen, bir yere hızlıca sürtülüp hafif cisimlere yaklaştırıldığında onları kendine çeken, yarı saydam bir maddedir.
Kehribar taşı, etkileri nedeniyle şifalı taş sayılmaktadır. Bu taş, takı aksesuarı olarak çok sık bir şekilde kullanılmaktadır. Bunu örneklendirecek olursak, kehribar taşından yapılmış olan gerdanlık takısı, troid bezi ve de boğaz enfeksiyonlarının oluşumunu engeller. Astım ve bronşit gibi solunumla ilgili hastalıkların oluşmaması ve iyileşmesi, kehribar taşının insan sağlığına olan etkileri arasında yer almaktadır.
MERCAN
TAŞI
Mercan taşı, doğal taşlar arasında en göz alıcı
türlerden bir tanesidir. Yüzyıllar boyunca toprak altında kalan ve mercan
popülerinin kireçlenerek bazı organizmalarca iskelet haline getirilmesi sonucu
oluşmaktadır. Bunun sonucu olarak da fiyat bakımından değerli sayılabilecek
rakamlarla satışa sunulur. Bulunması zor olan ve rezervlerinin de bulunduğu
anda tüketildiği mercan taşının en önemlisi kırmızı renkte
olanıdır. Doğada çok nadir olarak görülür. Ticari amaçlı kullanılır ve
işlenerek piyasaya sürülür. Mercan taşı bazı hastalıklara iyi gelmekte
ve şifacı olarak kullanılmaktadır.
Kalp rahatsızlıklarından sindirim sistemine kadar
sayısız faydası bulunan mercan taşının, iyileştirici amaçlı kullanımı halk
arasında yaygın olarak bilinmektedir. Mercan taşının başlıca faydaları ise şu
şekilde sıralanabilir:
Sedef hastalığı ismi verilen deri hastalığında
iyileştirici bir özellik göstermektedir.
Kalp ve damar hastalıklarında kalbi koruyucu,
damarları güçlendirici bir etki gösterir.
Dalağın daha düzenli çalışmasına ve korunmasına
yardımcı olur.
Kişisel ruhsal durumlarda düzenleyici etkisi
gözlenmiştir.
Kişinin denge bozukluğunda düzenleyici bir etkisi
bulunmaktadır.
Kişinin bulunduğu çevre içerisindeki iletişimlerini
düzenlemede, pozitif enerji vermede yardımcıdır.
Karar alınırken net ve dik durmayı sağlayan bir
özelliği vardır. İnsanın kendine olan öz güvenini yukarı çeker.
Olumsuz duygulara ya da negatif enerjilere karşı
dayanıklı yapmasının yanında ruhsal sağlığı koruması ile de bilinir.
Kişiye manevi güç verir, cesaretlendirir.
Nazar gibi bazı batıl inançlara karşı koruyucudur.
Kişinin konsantrasyon eksikliği yaşadığı durumlarda
kullanılmaktadır. Konsantre olma gücünü arttırır.
Sindirim sistemindeki bozukluklara karşı düzenleyici
bir etki gösterdiği bilinmektedir.