GÜMÜŞ
NEDİR?
Beyaz renkli bir metal olan gümüş, yıllar içerisinde
kararan ve yumuşak yapısı ile geçmişten izler barındıran bir madendir. Doğada
serbest halde bulunması zor olan gümüş, toprak yüzeyinde tek başına
bulunabilir. Havadan etkilenmeyen gümüş, dövülerek işlenebilir ve hatta tellere
ayrılabilir. Elektrik ve ısıyı ideal düzeyde ileten gümüş, altından daha az
değerli olması ile tüm dünyaya yayılmıştır.
İlk olarak Romalılar tarafından işlenen gümüş,
günümüzde birçok endüstride kullanılmaktadır. Dişçilikten elektrik –
elektroniğe kadar, geniş bir kullanım alanı mevcuttur. En çok takı ve süs
eşyası olarak kullanılmaktadır. Gümüşün elde edilmesi de oldukça meşakkatli bir
iştir. Doğal gümüş, saf veya daha çok altın, bakır, cıva gibi diğer metallerle
alaşım halindedir. İspanya’da 1860 yılında bulunan sekiz tonluk külçeise
hala en büyük maden olarak yerini korumaktadır.
Gümüş doğada serbest ve tek başına bulunabildiği gibi
birçok bileşen ile birlikte de bulunabilmektedir. Erime noktası 961,9 °C,
kaynama noktası 1950 °C’dir. En bilinen gümüş bileşenlerinden biri
olan gümüş oksit, aşırı ısıya maruz bırakıldığında tamamen gümüşe
dönüşebilen bir bileşendir. Gümüş sülfür ise kararlı bir gümüş
bileşenidir ve hidrojen sülfürü gümüş tuzu içerisinde geçirme yöntemi ile elde
edilmektedir.
Gümüş elementi birçok çeşide sahip olan ve ülkemizde
çokça bulunan bir elementtir. Bu sebeple elektrik ve elektronik başta olmak
üzere pek çok alanda gümüşün sağlamlığı ve iletkenliğinden
faydalanılmaktadır. Süs eşyası yapımında, dişçilikalanında, pil
üretiminde ve para imal edilirken gümüş elementinden fayda
sağlanmaktadır. Kullanım alanı oldukça fazla olan gümüşe, gündelik hayatımızın
birçok detayında rastlamak ve kullanmak mümkündür.
MİNE
VE MİNE SANATI
Mine çok zarif bir bezeme biçimidir. Mine bezeme ve
mine minyatür sanatı yüzyıllardır bilinen ve yapılan bir el sanatı dalıdır.
Yüzeyleri mineyle bezeme sanatı olan "mine işi" büyük bir ustalık ve
özen gerektirir; çünkü mine genellikle çok kolay kırılır. En eski minelerin
çoğu kırılıp kaybolmuş olduğu için eski, ünlü sanatçıların yapmış olduğu
mineler günümüzde çok ender ve değerlidir.
Günümüzde bu tür mine işi ender yapılmakta, kulüp ve
okul rozetlerinde, nişanlarda, saç fırçası ve el aynalarının arka yüzlerinde
kullanılmaktadır. Kuyumcu mineleri, levha ve rozetlerde sanayide ve
kuyumculukta kullanılır. Metal üzerine figüratif resim ve manzara kompozisyonları
yapımında beğenilen bir yöntemdir.
Mine, metal bir yüzeyin sert ve parlak bir cam
katmanla kaplanmasıyla elde edilen bir bezeme biçimidir. Mine yapmak için çok
sıcak bir fırında özel bir ısıtma işlemi uygulanarak metal ile cam
kaynaştırılır. Dişlerin dış yüzeylerini kaplayan sert ve parlak dokuya da diş
minesi adı verilir. Mine sanatı altın, gümüş ve bakır gibi değerli metallerin
mine boyalarıyla süslenmesi temeline dayanmaktadır.
Mine, metal nesnelerin parlak kırmızı hale gelen
yüksek sıcaklıkta çeşitli maddelerin eritilerek birleştirilmesiyle camsı bir
yüzey olacak şekilde kaplanmasıdır. Mine, Soda, Boraks, Silisyum, Kurşun
Oksit karışımından oluşur. Mine renksiz ve saydam bir camdır. Mineye rengi
veren metal oksitlerdir. Mine, temel olarak renksiz cam ile metal
oksitlerin bileşiminden oluşur. Renk veren oksitler tek başlarına veya
değişik oranlarda kullanılarak çeşitli renkler meydana getirir. Frit ya da Flux
olarak isimlendirilen temel cam maddelerinin oranı ile metal oksitlerin oranı
minenin ısı altındaki sertlik ve Parlaklık durumlarını belirler. Kurşun,
potasyum ve soda minenin sertliğini, parlaklığını veya yumuşaklığını belirler.
Borax cam ile metal oksitleri birbirine karıştırıp parçaların oluşumunu sağlar.
Borax, potasyum ve soda, minenin esnekliğini kontrol eder. Fazla Borax
esnekliği azaltır, daha fazla soda ya da potasyum ise esnekliği
arttırır.[2] Bu denge kurulamazsa mine metal ile kontak kuramayacak ve
çatlayacak ya da atacaktır.
MİNE SANATI KISA TARİHÇESİ
Mısırlılar, önce toprak kaplar üzerinde bir çeşit mine
yaptıkları daha sonraları da firuze, lacivert, mor ve zümrüt yeşili minelerle
bezeli altın takılar ve mücevherler imal ettikleri bilinmektedir. Eski
Yunanlılar da mine işini öğrenmiş ve bazı heykelleri mineyle süslemişlerdi.
Bizans sanatında (İncil Kapakları, kutular, haçlar,
ikonalar ve ikona çevreleri) İslam sanatında El-Biruni'nin yapıtlarında mine
tekniğine ilişkin bilgilere rastlanmaktadır. Mine sanatındaki en erken İslam
Eserleri Fustat'ta bulunmuş olan Fatimiler döneminden kalma, altından
yapılmış mücevherlerdir. İspanya'da Kurtuba'da (Cordoba), Medinet üz-Zehra'da
da Fustat'dakilere benzer mineli mücevher ele geçmiştir. (11.-12.yy'lar).
Artuklu Emiri Rüknettin Davut için 12.yy'da hazırlanan bir bakır tas mine
sanatının güzel örneklerindendir. Osmanlı döneminde mine tekniği özellikle
17.yy'ın ikinci yarısında yaygınlaşmıştır.
Rönesans döneminde Avrupa'da yapılan mine minyatürler
yapılmış, bu dönem sanatçıları beyaz mine zemin üzerine metal
oksitleriyle boyanmış ve üzeri saydam bir mineyle kaplanmış portreler
yapmışlardır. Londra'daki Victoria ve Albert Müzesi'nde çok güzel bir mine
koleksiyonu vardır.