ELİF HARFİNİN ANLAMI
Bütün mahlukat ana
karnında `Vav`ken, `Vav` gibi kıvrılmışken, dünya gelince `Elif` olup dimdik
durur. “Elif” harfi insanın, haksızlığa, zülme ve yanlışa karşı duruşunu temsil
ettiğine ianılır. Hayatı boyunca fiziki olarak “Elif” olarak yaşar,
ihtiyarladıkça tekrar “Vav” gibi iki büklüm olur.
KAYI BOYU HAKKINDA BİLGİLER
Üç
Kıt’a 27 Milyon kilometre kareye hükmetmiş bir İmparatorluğun kurucusu olan
Osmanlıların munsub oldukları Oğuzların Kayı boyunun simgesi olan yüzük.
Kâşgarlı Mahmut, Divân-ı Lügati’t-Türk eserinde bu
boya Selçukluların mensup bulunduğu Kınık boyundan sonra ikinci sırada yer
verdi ve onu “Kayıg” şeklinde zikretmiş,
damgasını da gösterdi. Eserini 1206 yılında tamamlamış olan Fahreddin Mübârek
Şah’ın Türk kavimleri listesindeki “kayık” ismi de
bu boyu ifade edildi. Eski Türkçe’de hece sonundaki “g”ler Batı Türkçesi’nde düştüğü için bu ad da “kayı” şeklini aldı.
İranlı Tarihçi Reşîdüddin Fazlullah bu boyu kayı
şeklinde yazmakta, bunun “sağlam” mânasına
geldiğini, ülüşünün “sağ karı yağrın”,
onkununun “şahin” olduğunu bildirmekte ve damgasını da
vermektedir. Reşîdüddin ayrıca eserinin Türklerin tarihi kısmında Oğuz
hükümdarları olan Yavkuyları (< Yabgular) Kayı boyuna bağladı. Bundan dolayı
Oğuz boyları listesinde Kayılara en şerefli boy olarak birinci sırada yer
verildi. Fakat Kayılar sadece Yabgular çıkarmakla kalmadı, Oğuzların
İslâmiyet’ten sonraki tarihlerinde de önemli rol oynadılar ve Osmanlı
İmparatorluğunu Kurdular.
MİNE
VE MİNE SANATI
Mine çok zarif bir bezeme biçimidir. Mine bezeme ve
mine minyatür sanatı yüzyıllardır bilinen ve yapılan bir el sanatı dalıdır.
Yüzeyleri mineyle bezeme sanatı olan "mine işi" büyük bir ustalık ve
özen gerektirir; çünkü mine genellikle çok kolay kırılır. En eski minelerin
çoğu kırılıp kaybolmuş olduğu için eski, ünlü sanatçıların yapmış olduğu mineler
günümüzde çok ender ve değerlidir.
Günümüzde bu tür mine işi ender yapılmakta, kulüp ve
okul rozetlerinde, nişanlarda, saç fırçası ve el aynalarının arka yüzlerinde
kullanılmaktadır. Kuyumcu mineleri, levha ve rozetlerde sanayide ve
kuyumculukta kullanılır. Metal üzerine figüratif resim ve manzara
kompozisyonları yapımında beğenilen bir yöntemdir.
Mine, metal bir yüzeyin sert ve parlak bir cam
katmanla kaplanmasıyla elde edilen bir bezeme biçimidir. Mine yapmak için çok
sıcak bir fırında özel bir ısıtma işlemi uygulanarak metal ile cam
kaynaştırılır. Dişlerin dış yüzeylerini kaplayan sert ve parlak dokuya da diş
minesi adı verilir. Mine sanatı altın, gümüş ve bakır gibi değerli metallerin
mine boyalarıyla süslenmesi temeline dayanmaktadır.
Mine, metal nesnelerin parlak kırmızı hale gelen
yüksek sıcaklıkta çeşitli maddelerin eritilerek birleştirilmesiyle camsı bir
yüzey olacak şekilde kaplanmasıdır. Mine, Soda, Boraks, Silisyum, Kurşun
Oksit karışımından oluşur. Mine renksiz ve saydam bir camdır. Mineye rengi veren
metal oksitlerdir. Mine, temel olarak renksiz cam ile metal oksitlerin
bileşiminden oluşur. Renk veren oksitler tek başlarına veya değişik
oranlarda kullanılarak çeşitli renkler meydana getirir. Frit ya da Flux olarak
isimlendirilen temel cam maddelerinin oranı ile metal oksitlerin oranı minenin
ısı altındaki sertlik ve Parlaklık durumlarını belirler. Kurşun, potasyum ve
soda minenin sertliğini, parlaklığını veya yumuşaklığını belirler. Borax cam
ile metal oksitleri birbirine karıştırıp parçaların oluşumunu sağlar. Borax,
potasyum ve soda, minenin esnekliğini kontrol eder. Fazla Borax esnekliği
azaltır, daha fazla soda ya da potasyum ise esnekliği arttırır.[2] Bu
denge kurulamazsa mine metal ile kontak kuramayacak ve çatlayacak ya da
atacaktır.
MİNE SANATI KISA TARİHÇESİ
Mısırlılar, önce toprak kaplar üzerinde bir çeşit mine
yaptıkları daha sonraları da firuze, lacivert, mor ve zümrüt yeşili minelerle
bezeli altın takılar ve mücevherler imal ettikleri bilinmektedir. Eski
Yunanlılar da mine işini öğrenmiş ve bazı heykelleri mineyle süslemişlerdi.
Bizans sanatında (İncil Kapakları, kutular, haçlar,
ikonalar ve ikona çevreleri) İslam sanatında El-Biruni'nin yapıtlarında mine
tekniğine ilişkin bilgilere rastlanmaktadır. Mine sanatındaki en erken İslam
Eserleri Fustat'ta bulunmuş olan Fatimiler döneminden kalma, altından
yapılmış mücevherlerdir. İspanya'da Kurtuba'da (Cordoba), Medinet üz-Zehra'da
da Fustat'dakilere benzer mineli mücevher ele geçmiştir. (11.-12.yy'lar).
Artuklu Emiri Rüknettin Davut için 12.yy'da hazırlanan bir bakır tas mine
sanatının güzel örneklerindendir. Osmanlı döneminde mine tekniği özellikle
17.yy'ın ikinci yarısında yaygınlaşmıştır.
Rönesans döneminde Avrupa'da yapılan mine minyatürler
yapılmış, bu dönem sanatçıları beyaz mine zemin üzerine metal
oksitleriyle boyanmış ve üzeri saydam bir mineyle kaplanmış portreler
yapmışlardır. Londra'daki Victoria ve Albert Müzesi'nde çok güzel bir mine
koleksiyonu vardır.