OPAL
TAŞI
Kuvarsın bir çeşididir ve kuvars gibi silis oksittir.
Opal, ismini, Sanskritçe’de “kıymetli taş” anlamına gelen “UPALA” sözcüğünden
alır.
Etkisinden dolayı eskiden beri “Panzehir Taşı” veya
barındırdığı renklerden dolayı “Gökkuşağı Taşı” olarak da adlandırılmıştır.
Yeraltında hareket halindeki sıcak suların, kayalar
arasındaki boşluklarda çökelmesi suretiyle oluşur. Bu sırada kayaları
aşındırarak bünyesine onlardan mineral alır. Yumru, kabuk veya tel şeklinde
bulunurlar.
İçerisinde su bulunur. Bu nedenle «Islak Kuvars» diye
de nitelendirilir. Zira bünyesinde bulunan su oranı yaklaşık yüzde otuz
civarındadır. Kapalı tüpte ısıtıldığında suyu dışarı bırakır. Üfleçte (Kaynak
işlerinde kullanılan ve ucundan yüksek ısılı alev püskürten alet) erimez. Ancak
suyu uçar ve Opallikten çıkıp Kalsedon’a dönüşür.
Güneş ışığını ve ısısını alıp içinde tutan özelliğe
sahiptir, bu nedenle güneşten uzaklaştırılsa bile ılıman bir ısıyı muhafaza
eder. Pürüzsüz yapıdakiler genellikle yapaydır.
Eski çağlardan itibaren küçük parçaları
mücevherat yapımında ve büyük parçaları dekoratif amaçlı kullanılan Opal,
insanın avuç içi ısısıyla renk değiştirme özelliğine sahip az sayıdaki
taşlardan biridir.
Saydam veya yarısaydamdır. Yüzeyi cam parıltısında
veya mattır. Gözeneklidir, bu yüzden içine giren ter, su, sabun, yağ gibi sıvılarla
renk değiştirme özelliğine sahiptir.
Kızıl İğne Opali cinsi düzenli ışık saçan özelliğe
sahiptir. Karanlıkta parmaklar arasında ovalandığında, sürtünme sonucu
yıldızların (pırıltıların) saçıldığı görülür.
Taşıyan kişinin aşırı gerilimli olduğu anlarda
çatlayıp suyunu atabilir. Zira vücuttaki yoğun elektrik, suyla temas ettiğinde
taşta genleşme oluşacaktır.
Opal aslında renksizdir. Ancak renksizine az
rastlanır. İçine karışan materyal nedeniyle değişik renklerde veya çok renkli
halde bulunur.
Örneğin demir ve mangan ağırlıklıları turuncu, nikel
ve krom ağırlıklıları yeşil renktedir. Beta ve Gama radyasyon ışınlarıyla renk
kalitesi artırılabilmektedir.
İçinde gökkuşağı renklerini barındırır. Ancak renk
dağılımı homojen değil, karmaşıktır, örneğin bantsal veya çizgisel bir seyir
izlemez, ancak belirgin bir armoni oluşturur.
Opal, değişik yönlerden bakılınca değişik renklerde
görünür.
Bu durum iki etkiyle oluşur : İlk olarak taşın
içindeki su ışığı kırar. İkinci olarak Opal, mikroskobik boyutta düzensiz
küreciklerden oluşur. Işınlar taşın içinden geçerken bu kürecikler nedeniyle
düzensiz dağılırlar ve düzensiz yansırlar.
Taşın bu görünümü nedeniyle eski yıllarda Opalle
şeytan arasında ilişki kurulmuş, bazı krallar ülkelerinde kullanımını
yasaklamıştır.
Renk ve şekline göre kırkın üzerinde türü vardır:
Kiraz, Altın, Bal, Ateş, Limon, Maskara, Kehribar, Kılçık, Yosunlu…
Ancak en önemlileri SÜT (Sütbeyazı), ATEŞ (içerisinde
kırmızı alev görünümü), YOSUNLU (içerisinde yosun veya ağaç dalı görüntüsü),
PRAS (Yeşil), JEL/PELTE (turuncu-gri-sarı-kahverengi renk karışımı)
Opal’dir.
Eski çağlarda güneş, ay ve ateşteki gizli güçlerle
ilişkisi olduğu, takı olarak kullanana bu güçleri aktaracağı, hatta takanı
görünmez yapacağı da inançlar arasındadır.
Opalin küçük parçacık halinde bulunanları mücevherat
(takı) olarak, büyük parçalar halinde çıkarılanları ise dekoratif amaçlı kullanılmaktadır.
Venedik kaynaklı “Opal Cam Tekniği” ile cam eşya da
yapılmaktadır. 19. Y.Y. başlarında Mevlevi dervişi Mehmet Dede bu tekniği
Beykoz’da uygulamış ve bu teknikle yapılan bardak, sürahi, vazo gibi eşya için
“Beykoz Camı” adı verilmiştir.
Opal, sevgi, şefkat, umut, büyüleyici güzellik ve erkeksi
güç simgesidir. Ancak taşın gücünü bencil ve çirkin amaçlara ulaşmak
için kullananlara kötü şans getirdiği de söylenmektedir.