BİSMİLLAH'ın ANLAMI
"Allah'ın (c.c.) adıyla" anlamındadır. Bir işe başlarken, o işin kolaylıkla ve güzellikle olması için Allah'ı o işe dahil etmek ve O'ndan yardım istemek için söylenir. Buna besmele çekmek denir ve bazen de hayret, korku gibi durumlarda da söylenir.
RİSALE-İ NURDA BİSMİLLAH
BİRİNCİ
SÖZ
Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona
başlarız. Bil ey nefsim, şu mübarek kelime İslâm nişanı olduğu gibi bütün
mevcudatın lisan-ı haliyle vird-i zebanıdır.
Bismillah ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne çok
bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen şu temsilî hikâyeciğe bak, dinle.
Şöyle ki:
Bedevî Arap çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki
bir kabile reisinin ismini alsın ve himayesine girsin, tâ şakîlerin şerrinden
kurtulup hâcatını tedarik edebilsin. Yoksa tek başıyla hadsiz düşman ve
ihtiyacatına karşı perişan olacaktır.
İşte böyle bir seyahat için iki adam sahraya çıkıp
gidiyorlar. Onlardan birisi mütevazi idi, diğeri mağrur. Mütevazii, bir reisin
ismini aldı. Mağrur, almadı. Alanı, her yerde selâmetle gezdi. Bir
kātıu’t-tarîke rast gelse der: “Ben, filan reisin ismiyle gezerim.” Şakî
def’olur, ilişemez. Bir çadıra girse o nam ile hürmet görür. Öteki mağrur,
bütün seyahatinde öyle belalar çeker ki tarif edilmez. Daima titrer, daima
dilencilik ederdi. Hem zelil hem rezil oldu.
İşte ey mağrur nefsim, sen o seyyahsın. Şu dünya ise
bir çöldür. Aczin ve fakrın hadsizdir. Düşmanın, hâcatın nihayetsizdir. Madem
öyledir, şu sahranın Mâlik-i Ebedî’si ve Hâkim-i Ezelî’sinin ismini al. Tâ
bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisatın karşısında titremeden
kurtulasın.
Evet, bu kelime öyle mübarek bir definedir ki senin
nihayetsiz aczin ve fakrın, seni nihayetsiz kudrete, rahmete rabtedip Kadîr-i
Rahîm’in dergâhında aczi, fakrı en makbul bir şefaatçi yapar.
Evet, bu kelime ile hareket eden, o adama benzer ki
askere kaydolur, devlet namına hareket eder. Hiçbir kimseden pervası kalmaz.
Kanun namına, devlet namına der, her işi yapar, her şeye karşı dayanır.
Başta demiştik: Bütün mevcudat, lisan-ı hal ile Bismillah der.
Öyle mi?
Evet, nasıl ki görsen, bir tek adam geldi, bütün şehir
ahalisini cebren bir yere sevk etti ve cebren işlerde çalıştırdı. Yakînen
bilirsin; o adam kendi namıyla, kendi kuvvetiyle hareket etmiyor. Belki o, bir
askerdir, devlet namına hareket eder, bir padişah kuvvetine istinad eder.
Öyle de her şey, Cenab-ı Hakk’ın namına hareket eder
ki zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ
gibi yükleri kaldırıyorlar.
Demek her bir ağaç, Bismillah der. Hazine-i
rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor.
Her bir bostan, Bismillah der. Matbaha-i
kudretten bir kazan olur ki çeşit çeşit, pek çok muhtelif leziz taamlar, içinde
beraber pişiriliyor.
Her bir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek
hayvanlar Bismillah der. Rahmet feyzinden birer süt çeşmesi olur.
Bizlere Rezzak namına en latîf, en nazif, âb-ı hayat gibi bir gıdayı takdim
ediyorlar.
Her bir nebat ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök
ve damarları, Bismillahder. Sert olan taş ve toprağı deler, geçer. Allah
namına, Rahman namına der, her şey ona musahhar olur. Evet, havada dalların
intişarı ve meyve vermesi gibi o sert taş ve topraktaki köklerin kemal-i
suhuletle intişar etmesi ve yer altında yemiş vermesi hem şiddet-i hararete
karşı aylarca nazik, yeşil yaprakların yaş kalması, tabiiyyunun ağzına şiddetle
tokat vuruyor. Kör olası gözüne parmağını sokuyor ve diyor ki:
En güvendiğin salabet ve hararet dahi emir tahtında
hareket ediyorlar ki, o ipek gibi yumuşak damarlar, birer asâ-yı Musa (as) gibi
فَقُلْنَا اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ emrine imtisal ederek taşları şakkeder.
Ve o sigara kâğıdı gibi ince nâzenin yapraklar, birer aza-yı İbrahim (as) gibi
ateş saçan hararete karşı يَا نَارُ كُونٖى بَرْدًا وَ سَلَامًا âyetini
okuyorlar.
Madem her şey manen Bismillah der. Allah
namına Allah’ın nimetlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi Bismillah demeliyiz.
Allah namına vermeliyiz, Allah namına almalıyız. Öyle ise Allah namına vermeyen
gafil insanlardan almamalıyız.
Sual: Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiyat
veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah, ne fiyat istiyor?
Elcevap: Evet, o Mün’im-i Hakiki, bizden o
kıymettar nimetlere, mallara bedel istediği fiyat ise üç şeydir. Biri zikir,
biri şükür, biri fikirdir.
Başta Bismillah zikirdir.
Âhirde Elhamdülillah şükürdür.
Ortada, bu kıymettar hârika-i sanat olan nimetler
Ehad-i Samed’in mu’cize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derk
etmek fikirdir. Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin
adamın ayağını öpüp hediye sahibini tanımamak ne derece belâhet ise öyle de
zahirî mün’imleri medih ve muhabbet edip Mün’im-i Hakiki’yi unutmak, ondan bin
derece daha belâhettir.
Ey nefis, böyle ebleh olmamak istersen Allah namına
ver, Allah namına al, Allah namına başla, Allah namına işle. Vesselâm.
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ