DİASPOR
(ZULTANİT) TAŞI
Zultanite taşı Dünya üzerinde sadece Türkiye'de bir madenden
çıkartılmaktadır. Henüz Dünya üzerinde yeni yeni tanınmaya ve kullanılmaya
başlanan bu gerçekten de kaliteli ve bir o kadar muhteşem bir taştır. Muğla'nın
Milas civarında bir dağın içerisinden elde edilmektedir. Kazma, kürek ve
keskiler kullanılarak nazikçe ve yavaşça çıkartılır. GIA (Gemological Institute
Of America), AGTA (American Gem Trade Association), ICA (International
Colored-Gemstone Association) gibi büyük organizasyonlarda kabul edilmiş ve
oldukça beğenilmiştir. Zultanit taşı yer altından çıkartıldıktan sonra hiç bir işlem
yapılmadan kullanılabilinen bir kaç taştan birisidir. Zultanit takıları
günümüzde oldukça fazla talep edilmekte ve rağbet görmektedir.
Zultanit taşının rengi değişkendir.
Işığa göre değişim göstermektedir. Pembeden, yeşile kadar pek çok renk
görülebilmektedir. Ülkemizde çıkartılan en değerli taş olma özelliğine
sahiptir.
OSMANLI
TUĞRALARININ ANLAMI
Oğuzca Tuğrağ olup, Anadolu lehçesinde (ğ)
söylenişinde zorluk olduğu için direk “Tuğra” olarak söylenerek yaygın hale
gelmiştir. Padişahın basılmış şeklinde olan imzasına denilmektedir. Farsça
olarak nişan “işaret” anlamına, Arapçası tevki yani “iz bırakma” anlamına gelmektedir.
Büyük Selçuklular da ve Anadolu Selçukluları’nda tuğraların varlığına
rastlanmaktadır. Şekil şeklinde olanları Osmanlı Devleti’nde ve Anadolu
beyliklerinde görülmektedir.
Büyük Selçuklular’dan Eyyubilere ve oradan da Memlüklüler’e geçen
tuğrada hükümdara ve babasına ait isim aşırı derecede harf uzantısı ile yer
almaktadır. Anadolu beyliklerinde en eski tuğra Saruhan oğlu İshak bey’e ait
1374 tarihli gümüş paralarında yer almaktadır.
Osmanlı tuğrası padişahın isminin ve lakabının bulunduğu, yer aldığı
imzaya denilmektedir. Aynı zamanda padişahın ve babasının ismi yer almaktadır.
İlk olarak Orhan Gazi tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Tuğrada sadece
Orhan Bin Osman şeklinde ifade yer almaktadır. Bu tuğra ilk olarak 1324 ve 1348
tarihinde kullanılmıştır. Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Bey’e
ait tuğra olmadığından 36 padişah arasından sadece 35 padişaha ait
tuğra bulunmaktadır. Tuğralar arasında en iyi şekilde tasarlanmış olanı
II.Abdülhamid’e ait tuğra kabul edilmektedir. Burada sizlere osmanlı tuğrasının
özellikleri, manası, resmi, içinde ne yazıyor, çizimi, resmi,
sırrı, türkçe anlamı anlatılmıştır.
Osmanlı
tuğrasındaki sembollerin anlamları;
Sere
(Kürsü): Tuğranın
en altında bulunur, asıl anlamın bulunduğu bölüme verilen isimdir. Burada
padişahın ismi, babasının ismi, sahip oldukları ünvanlar, el-muzaffer daima
duası bulunur.
Beyzeler: Tuğranın sol tarafında yer alan ve
iç içe iki kavisli bölüm kısımından oluşan yerdir.
Tuğ’lar: Tuğranın üstünde yer alan “elif”
harfi şeklindeki yukarı doğru uzanan uzantılara denilmektedir.
Zülfe: Tuğların yanında yer alan flama
şeklinde kavislere denilmektedir.
Kollar(Hançere): Beyzeleri takip eden şeklinde
paralel uzantılara denilir. Padişahların sağ üst köşelerinde “mahlas” şeklinde
sıfatı da yer almaktadır.
Osmanlı Tuğrası’nın Kullanıldığı
Yerler
Tuğranın büyüklüğü yazılan yazının ve belgenin içeriğine göre
değişkenlik göstermektedir. Büyüklüğe bağlı bir uyum içerisinde yer alırdı.
Tuğralar her zaman belge ve evrakların başında yer almaktadır. Hiçbir tuğra
sonda yer almaz. Tuğraların sağ taraflarına çiçek deseni ve mahlas yazma
sonraları ortaya çıkan bir durumdur.
Hiçbir Osmanlı tuğrası birbirine benzemez. İlk tuğra olan Orhan
Gazi’ye ait olan olan tuğra diğer tüm tuğralara örnek olarak
esinlenilmiştir. Zamanla arma şeklini alan tuğralar artık para, pul, evrak,
senet, çeşme, cami, resmi daire, donanma, saray gibi birçok yerde yerini alarak
kullanılmaya başlanarak devam etmiştir.
Tuğralar beylikler aracılığıyla Osmanlı Devleti’ne geçmesinden
yıkılmasına kadar çeşitli yerlerde kullanılarak hat sanatında sanatsal bir kol
haline gelerek, bugün birçok sanatsal faaliyetlerde yer alarak devam
etmektedir. Hattatlar en güzel Osmanlı tuğrasını çıkarmak için kıyasıya
uğraşmışlar ve içinde Kuran’ı Kerim’den ayetler, dualar, hadisler geçen
tuğralar ortaya çıkmıştır.
Hat
sanatının bir parçası olarak yıllardır bu sanatla birlikte günümüze kadar
çizilerek gelmiştir. Osmanlı Hükümdar’ının yanı sıra şehzade, vezir-i azam,
vezir, beylerbeyi, sancakbeylerinin devlet işlerinde kullanması için tuğra
yerinde geçen pençe diye adlandırılan imza yerine geçen alametler kullandıkları
görülmektedir. Pençe dediğimiz imzalar ile tuğra arasında ki en büyük fark tek
ve çift kavisdir. Pençlerde tek, tuğralarda ise çift kavis yer almaktadır. Bugün birçok sanatsal
tablo çalışmalarında yerini almış olan tuğralar, en güzel şekli ile göz zevkine
hitap edecek şeklinde çizilmektedir.
Osmanlı
tuğralarının diğer isimleri şu şekildedir;
“alamet-i şerife”, “misal-i hümayun”, “tuğray-ı meymun”, “mekan-ı hakani”,
“tuğray-ı garra”, “tevk-i ref-i hümayun”, “tevk-i hümayun”, “tevki-i refi”,
“nişan-ı şerif-i alişan-ı sultan-i”, “tuğray-ı garray-ı sami”, “nişan-ı
hümayun”, “misal-i meymun”, “nişan-ı şerif-i alişan-ı”